Yılmaz Vural'ı tanıdığımda küçüktüm . Gaziantep'te gittiğim ilk maçlardan biriydi, Antep'in Antep olduğu zamanlardı, takımda kaleci Metin, Kolubali,Kompelalar falan vardı. Televolenin de televole olduğu zamanlardı. Kompela 'nın Televole'de çiğ köfte partisini kim unutabilir. Takımın teknik direktörü Yılmaz Vural'dı. Maraton tribününde millet maçı izliyor, ben Yılmaz Vural'ı...
Yılmaz Vural saha kenarında futbolcularına bağırıyor, istediklerini yapmadıkları kendini yerden yere vuruyordu. Yedek kulübesinin önündeki çimleri kopartmaya devam ediyordu. Daha sonra bir nevi yurt gezisi yaparak birçok takımda daha izleme şansı bulduk. O kadar il var ki görev yaptığı Malatya, Bursa , Gaziantep, Eskişehir,İstanbul, Trabzon, Ankara, Konya, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Adana, Rize , Antalya, Manisa ve Kocaeli ...
24 senelik teknik adamlık yaşamında 16 şehir dolaşmış birisi olmasının nedenleri arasında farklı kişiliği, takımların sabredememesi, ilk başta şevk ile çalışan futbolcuların sonradan boşlaması gibi sebepler yer alıyor.
Kimilerinin çok küçümsediği, benim de tuttuğumun takımımın başına pek geçmesini istemediğim tüm bunlara rağmen onu görmekten zevk aldığım futbol insanıdır kendisi. Esasında çok küçümsenecek bir kariyeri yok değil. Çok sayıda takımı küme düşmekten alıp ligde bırakmış bir teknik adam olmasının yanı sıra 1993 Köln Spor Akademisini ”iyi” not ortalaması ile bitirmiştir. Tam anlamıyla kariyer peşinde koşmuş birisidir. 1982 yılında iyi bir teknik adam olabilmek için Almanya'ya dil kursuna gidecek kadar azimli bir insandır kendisi. Bugün yurtdışına futbolcular yolluyoruz, bunlardan kaçı gittiği ülkenin dilini ana dili gibi biliyor?
Birçoğu ya hiç bilmiyor, ya da karın doyuracak kadar yabancı dili var. O da bu mesleğe atılırken hedef olarak üç büyük takımı çalıştırma, milli takım antrenörü olma gibi hedefler seçmiş bir insanı alaya almak , pek doğru olmaz.
Kariyerinde yönettiği takımlardan üçünü bugünkü Süper Lig'e çıkma başarısı göstermiştir ( Eskişehirspor, Sarıyerspor, Antalyaspor) . Tüm bunlar küçümsenecek başarılar değil elbette. O biraz daha ağır abi kıvamında olsaydı, şovmenlik yapmasaydı, devamlı ön plana çıkmaya çalışmasaydı o zaman da bu satırları yazmaz, Yılmaz Vural olamazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder